0910 Fireworks
Önce Muzog'un bahsettiği kampı bulmaya gidiyoruz. Ortalık darmadağın, çatışma yaşanmış belli ki. Hiçbir şey kalmamış ama geride. Baykuş bakıyor, Arcane Eye bakıyor vesaire ama bir şey bulamıyoruz. Muhtemelen Ryld geldi ve burayı dağıttı diye düşünüyoruz. Kamptan çıkan bazı izler var, onları izliyoruz yol boyu.
Dışlanmışlar Vadisi: Pusu¶
Doğu tarafından bir kampa yaklaşıyoruz. Savunması kolay bir yer, yüksek kayalıkların üstünde okçular vesaire var. Alfons bir Arcane Eye dolaştırıyor ortalığı taramak için. Gölün orada suyun üstünde yürüyen bir kadın var, ot topluyor. Bir goliath var yanında. Asıl kamp gibi yerde de pleb askerler var ama Ryld'dan bir iz yok.
Ne yaparız, nasıl indiririz bunları diye konuşurken Harrion gölden büyülü bir enerji seziyor. Ryld da bunun kaynağına gitmek istemiş olabilir deyip kampın etrafından dolaşarak kuzeye çıkıyoruz. Harrion'ın optimizasyondaki başarısızlığından ya da büyü şiddetinin fonksiyonu lineer/conveks olmamasından ötürü kaynağı bulamıyorlar ama Alfons oralarda normalde olmaması gereken garip mutasyonlu canlılar görüyor. Hatta böyle dört ayaklı yabani insan tarzı bir şeyler de var. Burayı sonra tararız deyip kampa dönüyoruz.
Yanlış Tercih¶
Yukarıda avantajlı pozisyondayken önce büyücüyü indirelim diyoruz, Philip bir ok atıyor kadına ama kadın ölmüyor anca çığlık atıyor. Harrion kampa Fireball fırlatıyor, Muzog da yakındaki okçuyu tepeden aşağı itiyor. Alfons da son olarak Flood ile göl seviyesini yükseltip ortalığı dağıtıyor.
Kadın suyun üstünde durup büyü atmaya devam edince onunla kalmayıp Whirpool çakıyor. Kadın girdaptan çıkamayıp mecbur Dispell kullanıyor. Bu sırada Philip kadına ok çaktıkça kendisi de dayak yiyor necrotic. Goliath ne hikmetse direkt çadıra giriyor. Plebler karşılık vermeye çalışıyor ama bir Fireball daha yiyorlar. O sırada etraftan bu dört ayaklı yamyamlar geliyor, bizimkilerin etrafını sarıyorlar. Alfons Mass Cure Wounds ile baya toparlıyor grubu. Kadın o sırada götüm götüm çadıra kaçıyor, görünmüyor bir daha. En son kaptanlar ve askerler (yaklaşık 10 kişi) orderly retreat yaparken Muzog bunların peşinden kovalayıp aralarına dalıyor. Yanlış tercih yaparak kendisiyle savaşmaya karar veriyorlar ama Muzog alev kusa kusa alayını dağıtıyor. Philip çadırı kontrol ediyor ama kadın yok, magical bir enerji hissediyor sadece. Bu aşamada ekip baya dağılmış durumda ama çatışmanın bitmesiyle toparlanıyoruz.
Bana Göre Kask Var Mı?¶
Geride kalan bir kaptan ve iki okçu teslim oluyor. Sorguya çekiyoruz kendilerini.
Ryld ile 10 gün kadar önce birleşmişler. Önce bulduğumuz kampı temizlemişler Ryld'ın öfkesiyle. Ryld bir gün kadar önce sandıktan bir şeyi de alıp kuzeye doğru yola çıkmış. Diğerlerine kendisini beklemelerini söylemiş. Ormanda Kızıl Şeytan var, çok tehlikeli denmiş ama dinlememiş. Kızıl Şeytan bu yamyamların dört beş kat daha büyüğüymüş. Etrafta çok da fazla adam yokmuş zaten, birkaç hideout varmış ama bu kadar fazla adam yokmuş.
Sonra ormanın cadısıyla (çoğul?) anlaşmışlar. Onlar cadılara yemek vesaire götürüyor, onlar da kendilerine potion ve poison tarzı şeyler veriyorlarmış. Ryld özel bir anlaşma da yapmış olabilir kendisiyle. Yalnız kadın ciddi ciddi Teleportation Circle kullanmış, demek high level Wizard. Ayrıca demek ki adada bir yerlerde perma circle var. Cadının bu yamyamlar üstünde kontrolü olduğu için ona saldırmıyorlarmış ama kendisi de çok derinlere gitmeye korkuyormuş. Cadıyı koruyan bir goliath, bir half-orc bir de okçu varmış.
En son bu adamları napıcaz diye konuşurken Alfons kaptana Geas atıyor, adam da durumlarının gayet farkında tabii. Beş dakika sonra sarışın okçuyu öldürüyor "Bu size ihanet edecekti"
diye, kendisine bir şey olmadığına göre doğru söylüyor. Orada kamp atıyoruz Ryld belki döner diye.