Ana içeriğe geç

0912 Eoha, E OHA

İşlemeli Kemikler

Canavar yere yıkılınca Muzog ile Philip hemen Alfons ile Harrion'a koşuyor. Ayaklanınca görüyorlar ki canavar garip garip yanıyor, çürüyor, deforme oluyor. Söndürme çabaları nafile. Hatta böyle mutasyonlu kısımları (mesela bol bol asimetrik antrenman yapmış gibi gereksiz kaslı sol kolu) daha bir çabuk yanıyor.

Alfons ile Harrion birer örnek alıp inceleyince kemiklere işlenmiş rünler görüyorlar. Bir set güçlendirme, bir set baskılama rünü gibi garip şeyler var. Hangisi önce yapıldı, niye yapıldı, insanca mıydı, bilerek mi yapıldı derken etin yanması hızlanıyor ve kemiklere bir hareketlenme geliyor. Bizimkiler aha patlıyor diye hemen ağaçların arkasına saklanıyor. Bir iki saniye sonra bütün kemikler katmer katmer patlayarak parçalanıyor. Bu patlamalardan kurtulamayan Harrion yine kısa süreli bir uyuyup uyanıyor. Orman yanmaya başladığı için çıkıp güvenli bir yer aramaya girişiyorlar.

Açıklık bir yere geldiklerinde Harrion'a haber geliyor Celeste'den: "Harrion, neydi o öyle? Uygun bir yere geçin, Delador ile yoldayız.". Dayummm... Hemen en yakın açıklığa gidiyorlar.

Shadowguard Desteği

Karşımızda bir anda dört kişi beliriyor, biri Celeste ama Delador ortalıkta yok. Beyimizin daha önemli işleri varmış.

Anlaşıldığı üzere bu arkadaşlar Shadowguard kaptanları. Omuzlarında insignia var. Kaptan Corbin'in işi vanguardlık, koca bir çekici ve zırhı var. Kaptan Arela destek birimlerinin başı, destek birimi ama o da asker gibi zırhlı. Gelip yaralarımızı sarıyor, büyü gücü verip tekrar yola çıkmaya hazır hâle getiriyor. Aric ise düz elbiseli, mekanik konuşuyor, muhtemelen wizard. Aric insignia'sına dokununca yanına Hal Web kılıklı 4 kişi ışınlanıyor, hemen ormanı söndürmeye girişiyorlar.

Alfons zihinlerini okumaya çalışıyor da direkt engelleniyor. Hepsi tam takım bu arkadaşların, itemler galore, şakaları yok. Muzog konusunda da emin değiller, bir haltlar dönüyor orada Arela ile aralarında ama ne cast etti dunno.

Corbin'in taşıdığı hologram taşından konuşan Delador:

"Kusura bakmayın diplomatik bir görevdeyim gelemiyorum. Kaptanlar size yardımcı olacak. Gençler buradan çıkanları Lab VI'ya alın, Proje XIII'ü depoya koyun, Proje XIV'ü Lab V'e geçirin. Artefactlarla ilgili tüm araştırmaları yapın. Maceracılar kendilerine düşen payı aldıktan sonra kalanı tasnifleyin."

Sonra patlamadan öğrenebildiğimiz oldu mu diye konuşuyoruz. Daha önce de aynısı yaşanmış, Delador çok ufak notlar almayı başarmış rünler hakkında. Onunkilerle karşılaştırıyoruz hatırladıklarımızı. Abjuration var bir tane, muhtemelen ölünce patlatan bu. Regeneratif rün var, güç rünü var, bir de Delador'un notlarında olan ama bizim hangi okuldan olduğunu bilmediğimiz bir rün var.

Eoha Sandığı

Delador kaçınca kaptanlarla birlikte kuzeydeki bir bölgeye gidiyoruz. Burada çok ilkel bir sunak hâline getirilmeye çalışılmış yarım küre şeklinde bir yapı var. Bildiğimiz hiçbir malzemeye benzemiyor.

Etkileşilebilen bir şey buldukları an Harrion gidip elini basıyor. Bir şeyler parlayıp bir bölme açılıyor ve içinden bir eldiven çıkıyor. Bunun gibi yapılar daha önce bulunmuş, Eoha medeniyeti bunları destek tedarik amaçlı kullanıyormuş. Philip'in bahtına şukulu bir yay, Muzog'a omurga desteği, Alfons'a ise izan verici bandana çıkıyor. Kaptanlar ve Celeste tasnif için geri dönüyor. Bizse yolumuza devam ediyoruz.

Yolun sonunda daha büyükçe bir yarım küre gördüğümüz sırada ormanlık araziden de kertenkelemsi ama eli alet tutan yaratıklar beliriyor. Alfons "Durun, saldırmayın." deyip, Muzog kükreyince karışık sinyalleri anlamlandıramıyor ve "Biz en iyisi saldıralım." diyip cümbür peşimize takılıyorlar. Yapıya yaklaşıyoruz ama nasıl açacağımızı bilmiyoruz. Diğerindeki gibi biraz büyü gücü aktarınca hop...

Ioun'un Gözleri

We are in. Yarım küre şeklinde kapalı bir alandayız. Bir kenarda yerde iki beden var. Harrion'ın içinde anlamlandıramadığı garip bir his var içinde, o yüzden bir Detect Magic denemesi yapıyor. Ortaya çıkan şu, bulundukları yer tamamen kapalı sistem. Ne dışarıdan büyü gücü girebiliyor ne de içerideki büyü dışarı çıkabiliyor. Var olan içeride kalıyor. Hatta cesetlerin üzerinde de eser miktarda büyü seziyor.

O sırada Philip ile Alfons cesetleri inceliyor. Cesetlerden birinde tanıdık bir muska fark eden Alfons almaya uzanıyor ve...

Flashbacks:

Yerdeki cesetlere benzeyen yaralı iki kişi, ellerinde lahde benzer bir şeyle içeri giriyor. Lahit, içindeki şey canlıymış gibi sarsılıyor. "Çok zamanımız yok zaten, işimizi yapıp çıkalım şuradan." diyerek lahdi odanın ucundaki sunağa götürüyorlar ve orada kayboluyorlar.

Bir sonraki anıda ikili, sunaktan çıkıyor ama biri ölmüş. Diğeri ise ayakta bile duramayacak hâlde. Çok geçmeden de bulduğumuz köşeye yığılıyorlar birlikte zaten. Muska da yerde öylece kalıyor.

Zaman hızlı hızlı ileri sarıyor, yüzyıllar geçiyor. O sırada sürekli içeri giren birileri görülüyor. Ellerinde bir şeylerle giriyor ama her seferinde boş çıkıyorlar.

Son entry'de içeri giren dört kişi var. Ellerinde çok bariz bir eşya görünmüyor. Biri siyah saçlı, 30 yaşlarında, gözleri bayağı koyu renkli, üstünde bissürügözüntutunduğupiramit gibi bir muska olan bir adam. Arkasında, eli baltalı bembeyaz bir dragonborn var. Yanında kılıç kalkanlı, plate armorlu bir dwarf fighter duruyor. Sonuncusu da humanoid bir kadın.

İçeri girip çıktıktan sonra siyah saçlı adam bu yerdeki muskayı fark ediyor ve eline alıp konuşmaya başlıyor.
"Son parçayı getirme şerefine biz nail olamadık. Buraya kadar geldiysen çok iyi iş çıkardın. Buradan da canlı çıkıp yaşarsan dünyada sayılı gerçekleşen olaylardan birine şahit olacaksın. Bu laboratuvarın son odasına kadar git. İşin bittikten sonra hâlâ yaşıyorsam maceralarını dinlemeyi çok isterim."