1106 Saldon's Gojira
Orada konuşuyoruz ne yapılacak ne edilecek diye. Sorran yanımızda olduğu için konuşma gayet diplomatik geçiyor. Gerçi Manfred sanki bayramlık ağzını açsa konuşacak ama tutuyor kendini. Çıkışta elimize birer token tutuşturuyor, bizi şehre geçirme yetkisi/belgesi imiş.
Şehrin girişinde koca bir meşaleli adam var1. Adam Agnon'lu Saldon, rivayetlere göre Agnon'da önemli biriymiş. Saldon kenti de zaten Agnon kolonisi olarak başlamış, Agnon yıkıldıktan sonra da o kültürü yaşatan şehirlerden biri olarak kalmış. Girişte bir ana yolu var. Yanlarda kırmızı yeşil renklere boyalı sütunlar, araları döşenmiş yol.
Muzog tabii şehre gelir gelmez dükkâna gidiyor. Tezgâhta half-elf bir adam var; hafif sakallı, yapılıca. Muzog'un ustası Zavir oluyor kendileri. Bir sarıldıktan sonra yukarıya sesleniyor. Merdivenlerden ela gözlü, kumral saçlı, güzelcene bir half-elf iniyor. Bu da Sienna olsa gerek. Karnı belirgin şekilde büyük, kilo değil bariz bebek var. Öpüşme, sarılma ve n'aber faslından sonra ekibin kalanını tanıştırıyor Muzog. Sienna teşekkür ediyor Muzog'un hayatını kurtardıkları için, Muzog: "Yok, ben onlarınkini kurtardım asıl."
çekiyor.
Laf lafı açıyor, Muzog bir de Razil'i görmek istiyor. Sienna ile Zavir suspus kesilip birbirlerine gergin gergin bakıyorlar. Razil birkaç gün önce ölmüş. "Yeni iş buldum, hepinizi çok zengin edicem, krallar gibi yaşıycaz."
demiş, kalkmış iki adım yürümüş, başına kiremit düşmüş. Bu sefer Muzog kaskatı kesiliyor. Sessiz bir öfke nöbeti geçiriyor, vücudunda ufak tefek parıltılar görüyor Alfons. Muzog dükkândan çıkıp yürümeye başlıyor. Derdini az buçuk anlayabiliyoruz, biraz yalnız kalmaya ihtiyacı olabilir diye Alfons peşinden Arcane Eye gönderiyor. Yalnız görüyor ki Muzog'un rünler giderek daha fazla parlıyor. Sienna, yolun Razil ile eskiden takıldıkları bir hana çıktığını söyleyince arkasından fırlıyoruz.
Muzog'u tam hana girmiş ve masayı karşı duvara fırlatmışken yakalıyoruz. Vücudu bir garip, kendinde değil gibi. Konuşmaya çalışıyoruz ama ona da cevap vermiyor2. Hareket edecek gibi olduğu an Alfons ile Harrion Hold Person atıyor. Herkesi dışarı çıkarıp Muzog'u sakinleştirmenin bir yolunu arıyoruz ama ne yapabiliriz ki? Muzog'un ağzından çok odaklı Firebolt gibi bir şey çıkıyor gibi görüyor Harrion ama yok, öyle olsa han falan kalmazdı ortada3. O arada Kolandir'in baltası bir ufak parlıyor, Philip'in kafası karışıyor, sebebi o sanıp almaya kalkıyor. Bir zorlanma hissedip ekibin diğer üyeleri tarafından baltayı almaması salık verilince Kolandir'in de olayı durdurmaya çalıştığını anlayıp bırakıyor.
Sienna'ya Sending atıp tavsiye isteyince "Bahamut tapınağına götürün."
diyor. Hâlâ Hold Person etkisindeki Muzog'un bedenini Kolandir yönetmeye çalışıyor ve yavaş yavaş, adım adım şehir meydanından geçiyoruz ama etrafta bir sürü insan var. Muzog'un rünleri de o sırada yaldır yaldır parlamaya başlamasın mı? Nuke olup patlayacak resmen. Alfons riske hiç girmeyip çok güçlü bir Dispel Magic atıyor üstüne ve rünler sönüyor bir süreliğine, en azından tapınağa ulaşabilecek kadar.
Tapınağa girdiğimizde dev boyutlarda, Muzog'dan da büyük bir gümüş dragonborn paladin geliyor. Hızlıca durumu açıklayınca tüm tapınağı boşalttırıp Muzog'u Bahamut heykelinin yanına getirtiyor. Rünler bir daha patlayacakmış kadar parlamıyor, muhtemelen burada baskılanıyorlar. Saatler saatleri kovalasa da durumda bir düzelme olmuyor. Muzog'u yalnız bırakmıyoruz tabii. Gergin bekleyiş sonrası, geceyarısına doğru, Muzog kendine geliyor ama olanları hatırlamıyor.