1122

15.03.2025

Bethany'ye sendin atıp izin alıyoruz. "gelin, sorun yok ya gelin" diyor.

tamara çıkıyor karşımıza, üzerinden duman çıkıyor. kovid tulumu gibi bir şey giyiyor, duman çıkıyor. "iki dakika bekleyin ben gelip sizi alıcam"

bir sending daha atıyor alfons bethany'ye "son maceranın komplikasyonlarını atlatıyoruz, vakal geliyor şimdi sizi almaya"

vakal beliriyor, topallayarak geliyor hafif. bacağının yarısı yanmış gibi, solmuş pulların bazıları bazıları dökülmüş. Yanığa buz tutmuşlar gibi buz parçaları var bazı yerlerde. Ejderha ısırmış, oradan corruption yayılmış gibi.

Alfons havadan bir Heal basıyor. "azıcık" yardımcı oluyor

altıgen odanın ortasında attan biraz büyük mide şeklinde bir organ var. Tamara elinde iki tane pala gibi neşterle açmaya çalışıyor. bethany wall of force tutuyor, rustov onun arkasından direktif veriyor "sağa, hayır solun sağına".

Odaya girince bize bakıyor Rustov. Hoşgeldiniz, diyor. Bir hareket yapıyor, bir elini sağ gözüne götürüyor; gözünü çıkarıyormuş gibi yapıyor ve bir orb çıkıyor. O tamaradan tarafa bakıyor, bizi bara davet ediyor. Alfons'a viski, muzog'a fıçı veriyor. Harrion ile philip'e de cin.

Bir ejderhanın inine gitmişler, çok lair'ı vardı orada değildir diye varsaydık, oradaydı. İki büyük kestik, üçüncüye hazır değildik. Tara'nın madalyonunu bulmuşlar. Atalarımın tarihiyle ilgili şeyler öğrenmek iyi oluyor. sanırım sizinki de başarılı geçmiş. ilginizi çekeceğini düşündüğüm bir şey var deyip mundane bakır bozuk para koyuyor ortaya. "para temsili, tezgahtan almak istiyor musun". alfons bakıyor paraya, soradin/rand/imparatorluk parası falan değil. harrion warseir parası diyor bu. alfons el atıyor, tp ile çekiliyor bir yere. çöle çekiliyoruz, 50 derece. bag of survival'dan çekiyoruz birer fırt. kuzeyimizde dağlar var.

RUSTOV YOK. detect magic atılıyor, etrafta bizim haricimizde bir şey yok. familiar atıyorum yine akbaba olarak. iki rüzgar var, gerçeği doğudan batıya; magic olan güneydoğudan kuzeybatıya. vulture ile baktığında dune'lar patika gibi dizilmiş. etrafta lit hiçbir şey yok.

Kuzeybatıya doğru yürüyoruz. Alfons para yanımda mı diye düşününce havadan düşüyor. mundane olmuş, özelliği yok. Gece kamp yapıyoruz, hava inanılmaz açık. Kumlar çok hafif parlıyor.

akşam 1)
akşam herkes rüyalanıyor. ertesi gün magic zone güçleniyor. grili cübbeli bir figür var ileride. harrion'a görünüyor sadece, daha dikkatli bakınca yok oluyor. bir saat daha yürüdükten sonra çok uzaktan bir ses duyuyor alfons, boruya üfleniyor gibi bir ses.

yerde kök salmış gibi kristalize bitkiler var. hafif mavimsi/grimsi bir rengi var. daha kaba kristaller aşağı uzanıyor. muzog yalıyor, tat olarak tuzumsu, bir de çok hafif pil gibi bir enerji veriyor dilinin ucuna.

akşam 2)
Alfons ben dışardan uyumam diyip tapınak yapıyor. muzog hariç herkes orada uyuyor ve rüya görüyor. Rüyalar kaldığı yerden devam ediyor.

Harrion'a gri adam görünüyor, doğru yol yoktur muhabbeti dönüyor. Elleri ayakları kelepçeli oluğ uyanıyor sonra. Alfons kuma batmıştı (devamı yok) ve Philip için citation needed.

Kristaller büyüyor biz yürüdükçe. Alfons bir kumulun üzerinde normalden fazla biriktiklerini görüyor. Weasel bakıyor altında sert bir şey var. Muzog kazıyor kafatası bu. Arkasında omurga var... Yüzgeç gibi bir şeyi var, göz yuvarı, ağız yeri falan yok kafatasında. Kemikler baya kalın, muhtemelen çok büyük kasları vardı. Sanki aşırı yoğun bir şeyin içinde yüzmek için evrimleşmiş, kumun içinde? Biraz daha kazınca kafatasının orasından böcekler kaçışıyor, philip 4 tanesini yakalıyor. Biraz da yaratığın kemiklerinden alınıyor. Alfons kafatasına identify atıyor. "Organik, magic imbued object, concencus ismi yok". Birkaç saati bununla harcıyoruz.

Alfons dün kuzeyden gelen boru sesini bu sefer kuzeydoğudan duyuyor. O tarafa yöneliyoruz yolun kalanında.

  • Muzog rüyasında iskeletin hareketlendiğini, kristal pullar görüyor. İskelet ondan uzaklaşmaya çalışıyor. Muzog görüyor ki dış dünyadan bilgi alacak bir sensörü yok ama hareket ediyor yine de, bir duyusu var.
  • Alfons kum fırtınasında adelyus ile kızı arıyor. tapınak yapmaya çalışıyor alfons. başladığında fırtına diniyor, kumullar uçuşmaya başlıyor, havada asılı kalıyorlar. Kumlar, alfons içeride kalacak şekilde, duvarlara dönüşüyor katılaşıp. Merakı cezboluyor, o sırada tapınağın tepesine çıkan bir merdiven oluşuyor.
  • Harrion gri adamı görüyor. Başka yöne bakınca serbest oluyor. geri geri ışınlanacakken "zor olan yolu seçmek ahmakça" gibi bir hisse kapılıyor. batıya ışınlanıyor ve kuzeydeki adam daha yakında görünüyor.
  • Philip, kum fırtınası neredeyse ağzına sıçmış. Gözleri falan neredeyse görmeyecek. Sürtünmeden aşınan yerler kanayacak neredeyse. Hara tapınağının girişine çok yakın ama, görülüyor. Alt katı var, başka bir kat. Philip tam girmek üzereyken içinde bir merak oluşuyor. İçeri girebilir ama acaba altından başka bir şey de çıkabilir. Aşağıyla yukarısı birbirinden bağımsız gibi.